22 Nisan 2016 Cuma

BU SEFER KÖLN NOEL PAZARINA...

Köln Noel Pazarı

Pazar günü daha önceki ziyaretimizde de geldiğimiz Cafe & Bar Celona’da edilen mükellef bir kahvaltının ardından çooook uzun bir araba yolculuğu yapıp, Frankfurt’un kuzeybatısında kalan Köln’e vardık. Yolculuğumuz neredeyse 3,5 saat sürdü. Çok fazla yol çalışması vardı ve aşırı trafik! Sonradan öğrendik ki bu otoban zaten sabıkalıymış. Her zaman çalışma olur ve her zaman da kalabalık olurmuş. Bir de üstüne Noel tatili eklenince durum fenaydı anlayacağınız.


Köln - Cologne


Aslında Köln’e girmeden evvel çok yakınındaki Hürth’e gittik öncelikle. Tal’ın orada yaşayan arkadaşı Serhat, eşi Özlem ve kızları Zeynep’i ziyaret ettik. Hürth Köln’e yakın yeşillikler içinde sessiz, sakin bir kent. Ne yazık ki Özlem ve minik Zeynep grip olmuştu. Kahve ve nutellalı kek eşliğinde bir sohbetin ardından onları daha fazla yormak istemedik ve evden ayrıldık. Serhat’ı bir türlü ikna edemedik evde onlarla kalması için, sağolsun bizim Köln rehberimiz oldu.

Köln turumuz Nürnberg gibi sadece Noel Pazarı ziyaretinden ibaret olmadı. Merkeze yakın bir yerde arabamızı yine kapalı otoparka bırakıp yürüyüşe geçtik. Schilde Gasse isimli uzun alışveriş caddesi üzerinden Hohe Strasse’ye dönüp en sonunda da meşhur Dom’a yani Köln Katedrali’ne vardık. Yaklaşık 160 m yükseklikteki katedral şehrin neredeyse her yerinden görülebiliyormuş. İnşası 600 yılı geçmiş. 13. Yy’da başlanmış ve 19. Yy’da açılabilmiş ancak.


                            

Ancak Katedrali dışarıdan izlerken, kulağımıza çalınan Türkçe bir yorum bizi üzdü. Katedrale bakıp “İçinin pisliği dışına vurmuş...” demek ne kadar insanca bir söylemdir, bilemedik. Herkes birbirinin dinine, diline, vs. saygılı olmak zorunda. Acaba bunu ne zaman öğrenecek insanoğlu? Empati kurmak zaten yok. Aynı şeyi bir yabancı Sultanahmet Cami’ni gezerken söylese nasıl hisseder o kişi acaba? 
Katedralin içinde de biraz dolaştıktan sonra, hemen yanıbaşındaki Noel pazarına yönlendik. Ama mahşeri kalabalık burada da hakimdi. 


Köln Katedralinin dibindeki Noel pazarı 

Pazar günü olmasının da etkisi vardır muhtemelen. Alternatif bir pazar da Alter Markt’da kuruluyormuş. Orada şansımızı denedik, neyse ki yine kalabalık olmakla beraber daha çekilir bir haldeydi.


Alter Markt Noel Pazarı

Lintgasse’nin sonundaki Alter Markt Ortaçağ’da haftalık bir pazarın kurulduğu ve ayrıca mahkemelerin görülüp, idamların gerçekleştirildiği yermiş. Meydanın tam ortasında Jan-von-Werth çeşmesi duruyor. Efsaneye göre hüzünlü bir aşk hikayesinin nişanesi olarak yapılmış. Standlardan birinde şans getirdiğine inanılan nal üzerine isim yazan bir usta vardı. En ilginç stand buydu bana göre. Buradaki Noel pazarında da sıcak şarap molası verdik tabi. Kırmızı yerine beyaz şarapla yapılmışından içtim ben bu sefer ki çok da beğendim.


şans getirsin at nalı...

Satır aralarında şehrin ismiyle ilgili şöyle bir bilgi de vermek isterim. Köln = Cologne = Kolonya. Fransızca da “Eau de Cologne” olarak geçen şey de “Köln suyu” demekmiş. Limon kokulu su ilk olarak 18. Yy’da Köln’de üretilmiş ve buradan dünyaya yayılmış.

En son olarak Ren nehri kenarına gittik. Parmaklıklar olmasa Ozi kendini sulara atıverecekti herhalde. =) Uzaktan Hohenzollern köprüsünü de görmüş olduk böylece. Ren oldukça genişti ve yaz aylarında tahminimce epey hareketli oluyordur nehir kenarı. Daha gezsek gezerdik ama iyice geç olduğundan Serhat’ın akşam yemeği davetini bile reddetmek zorundaydık. Önümüzde uzun bir yolculuk vardı çünkü. Onu evine bırakıp, vedalaşarak yola koyulduk.


Almanya’daki son günümüzü Frankfurt’ta geçirdik. Noel pazarını tekrar dolaşıp, hediyelikler aldık. Mini minnacık bir kahveci olan Wacker’s Kaffee’de kahve içtik.


Weidenhof’a da uğradık, elmalı strudel yemeden dönemezdik, en azından ben! =) Noel zamanı Avrupa’nın en eğlenceli ve hareketli zamanlarından biri gibi. İnsanlar Pazar günleri bile sokakta, dükkanlar açık. Fırsatınız olursa kaçırmayın derim.

Hiç yorum yok: