Frankfurt
Bir defa daha bize Frankfurt yolları
gözükmesinin sebebi kardeşimin nikahının orada kıyılacak olmasıydı. Aile
üyeleri ve eş, dostla birlikte Mart ayının sonlarına doğru Römer meydanındaki
Belediye Binası’ndaydık. Nikahın ardından fotoğraf çekimi ve kutlama yemeği
derken bu telaşlı ve heyecanlı gün de geçip gitmişti. J
Ertesi gün Frankfurt’ta Ozi’nin en sevdiği
parka gittik ilk önce. Yani Adolph-von-Holzhausen parkına, nam-ı diğer, kepçeli
parka. Kepçe ve tren tepesinde, kumların içinde, ağaç kütüklerinin üstünde,
dere tepe düz gittik, tırmandık, yuvarlandık, koştuk. Ozi yorgunluktan
arabasında uyuyakalınca biz de şehir merkezine doğru yürüyüp, tabi ki Zeil
caddesindeki Weidenhof’da elmalı strudel yedik. Biraz etrafta gezindik, Main
nehri kenarına vardığımızda Ozi de uyanmıştı. Akşam aile bireyleriyle buluşup
Skyline Plaza’daki bir Türk lokantasında kebapları mideye indirdik.
Adolp-von Holzhausen parkı |
Mainz
Dönüşümüzden bir gün önce, Cumartesi günü
Frankfurt’tan yaklaşık 45 dakikalık bir tren yolculuğuyla Mainz’a gittik.
İstasyondan çıktıktan sonra, şehrin tepesindeki Kale bölgesine tırmandık. İlk
izlenimimize göre Gutenberg’in şehri Mainz genel olarak sakin bir yer gibiydi. En
azından Kale civarı. Surların dibinde yine bir aksiyon, bir koşturmaca,
yaprakları saçarak yürümece, Ozi’nin çok hoşuna gitti tabi.
Mainz kalesi surları ve bahçesi |
Surları geçip,
kalenin içine doğru yürüdükçe mekan iyice genişledi, artık kalenin
bahçesindeydik. Burada yaz aylarında konserler veriliyormuş, tiyatro
gösterileri de yapılıyormuş. Biraz da
oralarda gezinip, muz yeme molası verip, şehre bir de tepeden baktıktan sonra
merkeze doğru yürümeye giriştik. Ozi arabasında uyuyakaldı.
Eski şehir merkezinde en önemli bölgelerden
biri “Kirschgarten”. Burada şehrin en eski evleri bulunuyor, ki bu evlerden de
eeeen eski olanı yarı ahşap “Aschaffenberg” evi. Önceden iki evden oluşan bu ev
15. Yy’da inşa edilmiş, 16. Yy’ın ikinci yarısında ise tek çatı altında
birleştirilmiş. Eve ait belgeler içinde Johannes Gutenberg’in de adı geçiyormuş. Çünkü
kendi icadı olan matbaanın geliştirilebilmesi için kuzeninden (ve kuzeninin de
iki önemli şehir mensubundan) aldığı borcun teminatı bu evin getirisi olan
kiraymış.
Kirschgarten |
Aschaffenberg evi |
Cumartesi günleri Mainz Katedrali-Dom’un
önündeki Liebfrauenplatz - meydanında açık büfe yiyecek/içecek standları
kuruluyor. Ozi’nin uyuyor olmasından faydalanarak güzel birer balık ekmek yedik
ve beyaz şarap içtik biz de Tal’la başbaşa. Ama saat öğleden sonra üçe
yaklaşırken bu tekerlek üstündeki standlar tek tek kepenklerini kapatmaya,
masalarını toplamaya başladı. Meğer kapanış saati gelmiş. Biz de olsa
geceyarısına kadar kurulu kalırlar! Ki öylesi makbul değil midir? J
Liebfrauenplatz'da şarap-balık |
Bu meydanda, gezmek isterseniz Gutenberg müzesi de bulunuyor. Biz girmedik ama
aslında ilginç bir deneyim olabilirdi. Çünkü belirli saatlerde Gutenberg
zamanında nasıl baskı yapıldığına dair gösteriler oluyormuş. Bir grup şehir sakini tarafından 1900’lü
yıllarda kurulmuş olan bu müzede sergilenen iki orijinal Gutenberg İncil
baskısı da en önemli parçalardanmış.
Gutenberg Müzesi |
Eski şehir meydanından ayrılıp Ren nehri
kenarına doğru yürümeye başladığımızda hava bayağı rüzgarlıydı. Biraz
üşüdüğümüz için nehir manzaralı bir kafeye giriverdik. Tam biz sıcak
çikolatalarımızı içerken Ozi de uyandı. Çıkışta nehir kenarında yürüyüşe devam
ettik, arada durup gelen geçen küçük gemilere, mavnalara bakındık.
Ren nehri |
Ren
kenarından ayrılıp Rheinstrasse üzerinde yürümeye başladık ve karşımıza
“Holzturm” – Ahşap Kule çıktı bu defa. Kırmızı beyaz bir şekilde boyanmış ve
bakım görmüş bu kule Orta Çağ’dan kalmaymış. İçine girilmiyor.
Holzturm |
Akşam Frankfurt’a dönünce tekrar bir aile yemeği yedik. Bu defa Hauptwache’deki Maredo’da. Etler güzel ama oradaki kızarmış biberler çok çok lezzetli. Hatta şimdi tekrar hatırlayınca, ağzım sulandı. J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder