2 Nisan 2013 Salı

BU SEFER BUDAPEŞTE, MACARİSTAN'A...

BUDAPEŞTE, MACARİSTAN

Kurban Bayramı’nın ilk gününde ailevi ziyaretleri gerçekleştirdikten sonra ikinci günün sabahı Nilgün anne, Tal ve ben Budapeşte’ye giden uçaktaydık. Yolculuk uzun sürmedi, 2 saati biraz geçti. Ferihegy havalimanından şehir merkezine direkt tren/metro yok. Biz otobüs+metro kombinasyonunu kullandık. 200E numaralı otobüse bindik, Kobanya-Kispest durağında metroya aktarma yaptık ve sonunda şehir merkezindeydik. Otelimiz Peşte tarafındaydı ve Deak Ferenc ter istasyonuna çok yakındı. Bavulları bırakır bırakmaz sokağa çıktık tekrar Peşte sokaklarını arşınlamak için.
Buda sokakları...
 
 





13 Mart 2013 Çarşamba

BU SEFER RODOS, YUNANİSTAN'A...

RODOS
 
Rodos... Bu koskocaman adanın hakkını vermek için günübirlik bir gezintinin ve birkaç saatin yeterli olmayacağını önceden düşünmeliydik. Eylül’ün ilk günü Datça’ya gitmek için yola çıkmıştık. Beş gün boyunca bir plajda boylu boyunca uzanıp sadece güneşlenmek ve denize girmek bize ters, en azından bu zamanlarımızda. =) İlla ki başka yerlere de gitmeli, başka insanları da görmeliyiz. İşte bu yüzden Datça’ya gelmeden önce Rodos için katamaran biletlerimizi satın aldık.
Rodos Turist limanı


5 Şubat 2013 Salı

BU SEFER YİNE ALMANYA'YA... BERLİN...

BERLİN, ALMANYA

Ertesi sabah otelin yakınındaki bir fırında  - Baecker Wiedemann- bol kalorili ve doyurucu bir kahvaltının ardından şehir turuna başladık. “Unter den Linden”de yürürken gerçekten ıhlamurların altındaydık. Yaz ayı demek sadece bizde değil Avrupa şehirlerinde de kazı/yol çalışmaları demek herhalde. Bir ucu Brandenburg bir ucu Tv Kulesi olan bulvarın ortasında çalışmalar devam ediyordu.
"Ihlamurlar Altında" dizisinin ismini buradan mı esinlenmişler acaba =)
 

BU SEFER YİNE ALMANYA'YA... WOLFSBURG...

BERLİN & WOLFSBURG, ALMANYA

Berlin anlat anlat bitmez ki. Her yerinden ayrı bir şey fışkıran canlı bir şehir. Daha ayak basar basmaz anlamalıydık aslında bunu. Çünkü gecenin karanlığında ana tren istasyonundan çıktığımızda karşımıza bir tilki çıkıverdi! Şehrin ortasında tilkinin ne işi vardı peki? =) Büyük bir şehirde yaşamak bir nevi vahşi doğada ölüm kalım savaşı vermek demek değil mi zaten? =) 
bir zamanlar Berlin ikiye ayrılmıştı...
 






23 Aralık 2012 Pazar

BU SEFER VARŞOVA, POLONYA'YA...

VARŞOVA
Daha sabahın 9’uydu Varşova’ya vardığımızda. Trenden indik. İstasyondan çıkmaya çalışırken nasıl becerdiysek kendimizi bir alışveriş merkezinin içinde bulduk. Dışarı adım atar atmaz bizi karşılayan yapı yerellerin hiç sevmediği ve çirkin bulduğu “Kültür ve Bilim Sarayı” oldu. Neden çirkin bulduklarına sonra geleceğim.

Kültür ve Bilim Sarayı ve çevrede devam eden inşaatlar...



22 Aralık 2012 Cumartesi

BU SEFER KRAKOW, POLONYA'YA...

KRAKOW

Viyana treninden indiğimizde resmen sabahın körüydü. Saat 9’daki “Wieliczka Tuz Madeni” turuna yetişebilmek için bir an önce otele gitmeliydik. Ama ondan önce kahvaltı etmeli ve ertesi sabahki Varşova treni biletimizi postaneden teslim almalıydık. Planlarımızı düşündüğümüz saatlere göre gerçekleştirmemizi engelleyense Tal’ın bavulu oldu. Bavulun çekçeği yerinden çıkmaz oldu. Evet çok devasa değil, insan elinde de taşıyabilir. Ne var ki içindeki ağırlıkla beraber trene/uçağa yetişmeye çalışırken, merdiven çıkarken vs gayet sıkıntı verebiliyor. Tren istasyonunun önündeki meydanda Tal bavula el attı, içinde ne var ne yok boşalttık. Uğraştı durdu ama nafile! Çekçek ben çıkmayacağım dışarı diye diretti!

Tal'ın bavulla imtihanı!