15 Haziran 2019 Cumartesi

BU SEFER “LEGOLAND”, ALMANYA’YA...

Legoland

Ilık ve güneşli Eylül ayının son günlerine doğru Frankfurt’a kardeşim Derya ve eşi Anıl’ın yanına gittik. Burada sadece bir gece kalıp, aslen Ozi eğlensin diye gidiyor olduğumuza kendimizi ikna ettiğimiz ama hepimizin içini kıpır kıpır ettiren bir yere gidecektik: Legoland’e! Havaalanında Derya karşıladı bizi, kiralık aracımızı da havaalanından teslim alıp şehre geldik. Akşamüstü, Frankfurt ziyaretlerimizin mutlaka uğranması gereken yerlerinden olan Holzhausen Park’a, nam-ı diğer “kepçeli park”a gittik. :) Akşam kısa bir şehir turu ve Fas lokantasında yemeğin ardından, spagetti dondurmaları da mideye indirip eve geri döndük. Ertesi sabah ülkenin güneyine doğru yolculuğumuz başlayacaktı.



Frankfurt’tan Legoland’e yolculuğumuz 20 dakikalık bir molayla yaklaşık 4 saat kadar sürdü. Yollardaki çalışmalar ve yoğunluğa rağmen öğlen zamanı vardık Lego cennetine. Legoland, Günzburg şehrinin yakınlarında, bir ormanın ortasında kurulmuş. Biz bir gece orada konaklayacağımız için parka girmeden önce resepsiyona gittik. 

Legoland Resepsiyon


Check-in yapıp, kulübemizi aramaya koyulduk. Konaklama seçenekleri çeşitli, isterseniz korsan otelinde, değişik değişik lego temalı kulübelerde ya da kamp alanında çadırınızda / karavanınızda kalabilirsiniz. 1 gece konaklamanın içinde 2 günlük park girişi ve otopark ücreti, ayrıca kahvaltı da dahil oluyor. Biz sezon dışı bir zamanda gittiğimiz için pek fazla kuyrukta beklemeden tüm aletlere rahat binebildik ve yine rahatlıkla yiyecek-içecek alabildik.
Sezon dışında gitmemizin tek eksisi tüm yiyecek-içecek standlarının ve bazı Lego satış dükkanlarının açık olmamasıydı sanırım. Ama geri kalan açık dükkanlar, cafeler, restoranlar ve dükkanlar sayesinde kesinlikle aç kalmazsanız ve aradığınız Lego parçalarını mutlaka bulursunuz!


Bizim kulübemiz, araba yarışları ve garaj temalıydı. Duvarlar Lego resimleri kaplıydı, bir kutu dolusu Lego parçası ortalıkta oynayalım diye bekliyordu, duş perdesi bile Lego karakterliydi!  :) Kulübenin çatı katına Derya’yla Anıl,  alt kata da biz üçümüz yerleştik. 

Kulübemiz

Parka giriş yapmak için tekrar ana kapıya gitmemiz gerektiğinden arabaya atlayıp ana otoparka gittik ve ana kapıdan giriş yaparak sonunda parka ayak bastık. Saat neredeyse öğlen 1’e geliyordu. Karnımız açtı, bir pizzacı -Pizza Mania- bulduk kendimize. Tüm Legoland gezintisi boyunca Ozi en çok ne yedi deseniz, cevap dondurma ve pamuk şeker olur ! :) Şansımıza hava hep günlük güneşlik ve sıcaktı neyse ki. Tokluk güzel şey, kafa rahat bir şekilde artık ne var ne yok keşfetmeye çıkabilirdik.
Bu arada çocuklar boylarının uzunluğuna ve yaşlarına göre aletlere binebiliyor ya da binemiyor. Biz de bunu Ozi’ye anlattık, aletlerin girişindeki metrede boyunu ölçüp, sadece yeşil renge geliyorsa tek başına binebileceğini, sarıysa beraber binmemiz gerektiğini, kırmızıysa hiç binemeyeceğini öğrendi. Kabullenmek başta zor geldi ama sonra kendisi önden gidip kontrol ediyordu boyunun tutup tutmadığını, tutunca da bir sevinç, bir gurur! J
İlk olarak parkı ve etrafını kuşbakışı izlemek için panoramik kuleye çıktık, sonrasında da Pedal-a-car’a bindik. Yavaş bir rollercoaster mı denir tren mi denir, ama yine parkı tepeden izlemek için eğlenceli bir yol. 

yavaş rollercoaster

Parkın Şövalye Krallığı temalı bölümünde, Dragon Hunt diye roller coaster vardı. Ben ki pek hoşlanmam, ben bile sevdim. Hatta Ozi de binebildi buna ve sürekli gülüyordu. Yine aynı bölümde daha büyük bir roller coaster Fire Dragon’a Tal, Anıl ve Derya bindi. Bayağı eğlenceli olduğunu söylediler inince.

Kalenin altındaki dükkandan Ozi’ye bir oyuncak Lego kılıcı aldık. O anda bir ufak kriz de yaşadık, balta mı kılıç mı istediğine dair ama neyse sonunda çözümlendi. Hala daha oynuyor o kılıcıyla.


Royal Joust diye çocuklara yönelik bir alet vardı ki, Ozi bindi ama hoşuna gitmemiş. İnmek istiyorum diye bağırıyordu bize. Legodan atın üzerinde bir şövalye gibi oturup rayların üzerinde dönen bir alet. Sanırım rayların arasındaki bir Lego karakterden korkmuş bizimki.
Sonraki alet Caterpillar Ride’dı, bana ve Derya’ya bir turu yetti. Tal, Anıl ve Ozi’yse üstüste 3 tur bindiler! Mide bulantısı ve baş dönmesi seviyorlar sanırım. :) 

Caterpillar Ride


Flying Ninjago, havada taklalar atan bir alet ve biz Ozi’yle Tal, Anıl, Derya üçlüsünü oraya gönderip, sakin sakin gemi şeklindeki tırmanma, kaydırak oyuncağında takıldık. Üçlümüz geri dönünce bu defa Legoland Express’e binip parkın çevresinde keyifli bir tren yolculuğu yaptık.


Parkın tam ortasında Miniland kurulu. Burada belki milyonlarca parça Lego’dan yapılma önemli şehirlerden kesitler ya da ünlü karakterler var. O kadar detaylı ki ve üstelik bazı parçalar hareketli ya da ışıklı. Amsterdam’ın kanalları, Eyfel kulesi, Venedik’in gondolları, tabi ki Almanya’nın şehirleri, Berlin, Frankfurt, vs. ve Star Wars köşesinde R2D2, Darth Maul, Darth Vader ile Death Star! Çocuklar için de büyükler için de tam bir şenlik alanı.

Miniland


Akşam yemeği için Korsan otelinin içindeki tavernada rezervasyon yaptırmıştık. Kişibaşı ücret ödediğiniz, başlangıç, ana yemek ve tatlıdan oluşan iki farklı menüden seçim yapabiliyorsunuz. Kırmızı et ya da tavuk menüsü. Biz kırmızı et menüsünü seçtik ama diğer masalardan gördüğümüz kadarıyla tavuk da gayet lezzetliydi. Et güveç şeklinde kocaman bir tencerede geldi. Gayet doyurucuydu ve porsiyonlar iyiydi. Yemek bittikten sonra Korsan Otelinin bahçesindeki korsan gemisinde biraz oyun oynadık hep beraber ve sonrasında kulübemizde mışıl mışıl bir uyku!..



Ertesi sabah erkenden uyanıp hemen açık büfe kahvaltıya koştuk. Bayağı seçenek mevcuttu, tıka basa yedik. Sonrasında odamızı toplayıp, check out’u halledip, tekrar parka gittik. Bu defa parka girişimizi ormanın ortasından geçen patika bir yoldan yürüyerek arka kapısından yaptık. Ağaçların arasına serpiştirilmiş Lego karakterleri de bize yolboyu eşlik etti.
İlk durağımız, bence parkın en eğlenceli yerlerinden biri oldu, Mısır köşesindeki, Temple X-pedition. Ozi’yle ikimiz bir arabaya oturduk ve elimizde lazer tabancalarla döne döne hedefleri vurmaya çalıştık. Galiba üstüste 3 tur atmışızdır. 



Temple X-pedition 

Sonrasında bayağı sulu ve heyecanlı bir başka sefere adım attık, Jungle X-pedition. Yağmur ormanlarının içinden geçip bir mağaraya girip, ardından volkanın tepesinden hızla göletin içine doğru kaydık! Ozi başta pek ıslanmak istemedi, binmekten de çekindi ama önden biz binip bir şey olmadığını görünce ikna oldu ve en sonunda kendi de deneyimleyince hoşuna gitti.
Safari Tour yapmadan da olmazdı. Yine bir arabaya binip Lego’dan hayvanları izleye izleye cangılın içinden geçtik. Burada da iki tur attık. Bu arada parkta aletten alete koştururken ya da soluklanırken mütemadiyen dondurma ve pamuk şeker yediğimizi hatırlatmak isterim. 

Safari Tour

Biraz Captain Nick’in korsan gemilerini yüzdürdük, sonra Ninjago bölümünde the Ride’a bindik. Ozi buradan pek hoşlanmadı. Karanlıktı vs , biraz korktu gibi. Sonrasında Tal, Derya ve Anıl üçlüsü 3D Great Lego Race rollercoaster’ına binerken , biz de uzaktan kumandalı arabaları oynattık Ozi’yle. Tal’a verilen 3D gözlüğü bozulduğundan pek de bir farklı gelmemiş diğer rollercoasterlar’dan. Sonra hepimiz yine sulu bir alete geçtik. Aquazone Wave Racers’da döndük durduk suları sıçratarak.

Öğle yemeği için, Schnitzel Depot’u seçtik ama şinitzeller pek lezzetli değildi, yine de açlığımızı bastırdı. Ekstrem üçlü Power Builder’a gidip biraz kendilerini ters döndürmek istedi. Ozi’yle onları azad ettik. 

Power Builder

Biz de Ozi’nin ilk ehliyetini alması için Hyundai Legoland Junior Driving School’a gittik. : ) Bir pistte Lego arabasını kullanan gençler turun sonuda ehliyetlerine kavuşuyorlar. Pek motive edici bir etkinlik ve Ozi burayı pek sevdi. Lego Fabrik’e de girmeden etmedik. Fabrika dediysem minyatür bir yer, girişinde üzeri Lego Fabrik baskılı bir sarı Lego tuğlası veriyorlar hediye. Burada meşhur Lego tuğlalarının nasıl yapıldığına, şekil verildiğine, boyandığına, vs. şahit oluyorsunuz. Çıkıştaki dükkandan da istediğiniz her şekil Lego parçasından temin edebilirsiniz.

Lego Fabrikası

Lego Duplo ve Macera oyun parklarında da epey zaman geçirdik. Duplo biraz daha ufaklıklara hitap ediyor, Macera ise biraz daha büyüklere, hatta bize bile hitap etti. Ozi’yle birlikte tırmandık, hopladık, zıpladık! Yavaş yavaş parkın kapanış saati yaklaştığından binmediğimiz son birkaç alete doğru yol aldık.  Ozi uçağa binmek istedi, önce Airport’a, dönen ve havalanan uçaklara! 

Airport


Sonra da Lego City bölümündeki Harbour Cruise ‘da kendi kullandığımız teknelerle suda birkaç tur attık. Artık kapanış anonsları yapılmaya başlanmıştı. Ayaklarımız geri gide gide Legoland’den çıkış yaptık ve Konstanz’a doğru yola koyulduk. Ozi yine gelmek istiyor, belki tekrar görüşürüz Legoland!



Harbour Cruise



Hiç yorum yok: