Viyana
Ozi doğduğundan beri, hiç
onsuz yurtdışına çıkmadık. Viyana’ya giderkense ilk defa onu geride bıraktık.
Çünkü oraya gitme amacımız keman virtüözü David Garrett’in konserini izlemekti.
İki sene önce İstanbul’a geldiğinde piyanist Julien Quentin ile birlikte bir
klasik müzik dinletisi sunmuşlardı. Klasik müzik ayrı bir keyif ama bizim asıl
gitmek istediğimiz onun “cover”ladığı pop/metal/rock/etnik şarkılarla
gerçekleştirdiği konseriydi. Türkiye’ye ikinci kez klasik müzik konseri vermek
için geleceğini öğrenince (ve biletler çoktan tükenmiş olunca) Tal’a “Hadi gel
bir delilik yapalım, Avrupa’da bir cover konserine gidelim!” dedim. Cevabı kısa
ve netti: “Tamam, bana uyar!” Seçenekler arasında en uygunu Viyana’ydı.
Önce kampanyadan yararlanıp uçak biletlerini, sonra da konser biletlerini
aldım. Normal postayı seçtiğim için, herhangi bir e-posta teyidi yoktu.
Günlerce postacı yolu gözledik. Allah biliyor, ya yolda kaybolursa biletler
diye epey endişelendik. Neyse ki, biletler sağ salim elimize ulaştı!
Wiener Stadthalle |
Pazar sabahı Ozi’yi anneanne
ve dedesine emanet edip yola çıktık. Kendisi beklediğimizden daha olgun bir
şekilde karşıladı ayrılığı ki bu bizi mutlu etti. Viyana’ya vardığımızda konser
saatine az kalmıştı. Şehir merkezine indik, yıllar önce de yemek
yediğimiz “Rosenberger” isimli self-servis lokantaya tekrar girip bir güzel
fırın tavuklarımızı yedik.
Rosenberger'de tavuk |
Sachertorte yemeden konsere giremezdik. Sacher
Cafe’nin girişinde tadilat tabelası görünce “Hay şansımıza!” diye ufaktan bir hayal
kırıklığı yaşasak da gördük ki başka bir giriş yapmışlar ve Hotel Sacher’in
içinde hizmete devam ediyorlar. Hatta önünde kuyruk olmuş. Yaklaşık 10-15 dk
kuyruk bekleyip, anca içeri girebildik. Sachertorte’lerimize ve yanında melange
kahvelerimize kavuştuk.
Sabrın sonu selamet! |
Konser “Wiener Stadthalle”
deydi. Merkezden metroya binip arada bir aktarma yaparak, sonrasında konser
kalabalığıyla beraber kısa bir yürüyüşle konser alanına vardık. Heyecanlıydık,
mutluyduk ve sonunda David çıkageldi! Kendi orkestrası ve Frankfurt Yeni
Filarmoni Orkestrasıyla birlikte sahne aldı! Sonrası rüya gibi geçen yaklaşık
iki buçuk saat. Tal’la bayağı bayağı yerimizde duramadık, gayet sakin bir
izleyici profiliyle beraberdik halbuki. Konserin sonu gelmişti artık ama keşke
çalmaya devam etse diye sızlana sızlana ayrıldık alandan. Kulaklarımızın ve
hatta ruhumuzun pası silinmişti.
David Garreeeeeettt!!! |
Ozi olmadığına göre geç
uyanırız sabahları diye düşler kurmuşken, ertesi sabah saat sekizde gözlerim
açılmıştı. Vücut alışmış mıdır nedir kimbilir. Kaldığımız daireye yere yakın
bir cafe’de kahvaltı ettik. Ulrich Cafe çok lezzetli ve sağlıklı, dolayısıyla
isabetli bir seçenekti. Fiyatlar da fena değildi.
Daha önceki gelişimizde, bu
şehirde bisiklete binmek çok hoşumuza gitmişti. Daha doğrusu, çok medenice bir
şekilde de yapılabilen bir spor aktivitesi gibi hissettirmişti. Biz de tekrar
yapalım istedik. Bunun için de yine şehrin her yanına serpiştirilmiş (ve
sanki durak sayısı artmış) Citybike Wien’i kullandık. Volksgarten durağından
iki bisiklet kiraladık.
Citybike Wien |
Rotamız şöyle oldu: Opernring-Kärntner
ring-Schubertring – Parkring- Stubenring, Tuna’nın kolunun üzerindeki
Aspernbrücke’de bir mola, ardından Leopoldstadt meydanı, ve Tuna nehri. Tuna
adası köprüsünde bir mola verip, altımızdan geçen yük mavnalarını ve seyahat gemileri
seyredip , sanırım Viyana’nın iş/plaza merkezi olarak adlandırılabileceğimiz
bölgesine geçtik. Öğle yemeği için plazalarından firar etmiş beyaz yakalıların
arasından bisikletlerimizle Flash gibi geçip onları belki biraz kıskandırmış
olabiliriz. :)
Tuna adası'ndan plazalar bölgesi |
Bu arada meraklısı için şöyle
bir bilgi düşmekte yarar var. CityBike’da fiyatlandırma şöyle oluyor: Kredi
kartınızla kayıt olduktan sonra (bu arada depozito olarak 20 Euro çekiyor)
bisikleti duraktan çektiğiniz anda sayaç başlıyor. İlk saat ücretsiz. Sonraki
ikinci saat için 1 Euro ücret ödüyorsunuz. Yani bisikleti toplam 2 saat
kullanırsanız sadece 1 Euro ödüyorsunuz ve kredi kartınızdan çekilen 20 Euro size
19 Euro olarak 3 hafta içinde geri yatırılıyor. İkinci saatten sonraki üçüncü
saat için ise 2 Euro daha ödüyorsunuz. Eğer bisikleti kullanmaya devam
ederseniz sonraki her saat için sizden 4 Euro ücret kesiyor. Şöyle bir örnek
verelim: Tal bisikletini 4 saat 20 dakika kullanmış. Toplamda ödediği ücret ise
11 Euro oldu. (İlk saat ücretsiz, ikinci saat için 1 Euro üçüncü saat için +2
Euro, dördüncü saat için +4 Euro, sonraki 20 dakikası için de ayrıca +4 Euro)
Dönüşte Tuna adasında uzunca
bir mola verdik. E bu hazırlıksız bacaklar artık titremeye, popo da pestil
kıvamına gelmeye başlamıştı. Önce iskelelerden birinde oturduk, sonra bir ağaç
gölgesi bulduk kendimize. Dinlendik, laklak ettik, yavaşladık ve anın tadını
çıkardık kısacası.
Tuna adası |
Sonrasında bu yavaşlık
yerini hızlıca pedal basmaya bıraktı. Çünkü geçen sefer kapısından
döndüğümüz “Figlmüller”de yer ayırtmıştık ve rezervasyon saatimizi kaçırmak
istemiyorduk. Akşam yemeğimiz biraz erkene gelmiş oldu çünkü ancak saat 16
civarına yer vardı. Ne var ki, çok da yerinde olmuş çünkü deli gibi acıkmıştık.
Restoranın 1905’de ilk kurulduğu yer Wollzeile. Burada yer olmadığı için biz
2001’de açılan Bäckerstrasse şubesine gittik. Burası da gayet tarihi bir
yapıydı gerçi. Mahzen gibi bir yerde oturduk. İkimiz de piliç şinitzel istedik.
İsterseniz dana ya da domuz şinitzel de var. Yanında da Viyana usulü patates
salatası.
Enfes schnitzel ve "pattes" salatası! |
Off, bunlar nasıl lezzetlerdir ki, şimdi yine canım çekti. İncecik,
vıcık vıcık yağda yüzmeyen kocaman bir şinitzel ve hafif ekşili kremamsı
tadıyla patatesler. Yanında da birayla değmeyin keyfimize. O kadar bisiklet
sür, kalorileri harca, sonra gel Agop’un kazı gibi yut! Olacak iş mi ama oldu
bir kere. Sonuç olarak, garsonların pek sıcakkanlı ve yardımcı olduğunu
söyleyemeyeceğim ama yemekleri enfesti! Servisten ve güleryüzden sınıfta kalsa
da şinitzel için mutlaka gidilmelidir.
Tatlı için Sachertorte’de ikinci
adres Demel pastanesine gittik. Ama yine fikriyatımız aynıydı. Hotel
Sacher’inki daha iyi. Casino Wien’e giriş denememiz oldu ancak adambaşı 30 euro
harcama mecburiyeti olunca vazgeçtik. Daha önce hiçbir yerde öyle bir şey talep
edilmemişti. Boşu boşuna vestiyer parası verdiğimizle kaldık. Biraz
Burggarten’da göletin kenarında oturduk, kuğuları izledik. Hafiften hava
kararmaya başlamıştı artık. Sonrasında da Naschmarkt’a doğru yürüdük. Artık
dükkan kapanmış, sadece ufak restoranlar, cafeler açık kalmıştı ve çok
kalabalıktı her yer. Bir yerlerde oturup bir şeyler içmek için Getreidemarkt
üzerindeki “Wein & Co.”ya girdik. Barda oturup, birer kadeh şarap ve
yanında peynir tabağıyla laylaylom takıldık. Böyle “kendimize ait” zamanlarımız
olmasını da özlemişiz. 😊
Wein&Co'da Şarap - peynir |
Son günümüzde Viyana
sokaklarında avare avare gezdik desem yeridir. Bagajımızı evde bırakma imkanı
olmadı, onunla da dolaşmak istemedik. O yüzden Wien Westbahnhof’a giderek,
oradaki kilitli dolaplara bıraktık bavulları. Ve hatta paltolarımızı da, hava
inanılmaz sıcaktı çünkü. Gayet faydalı bir sistem. Boy boy dolap var, 24 saate
kadar 2 ila 4,5 Euro arasında değişen fiyatlarıyla istediğinizi
kullanabilirsiniz.
Viyana'nın en küçük evi |
İstasyondan çıktıktan sonra
önümüze gelen ilk trama binip Penzing-Baumgarten’e doğru gittik. Öylesine
dolaşıyorduk. Schönbrunn sarayı bahçesinin yanından geçtik. Evler bir ara
bakımsızlaşmaya ve sonrasında da sayfiye yeri havasına girmeye başlamıştı.
İndiğimiz durakta, haritadaki en yeşillik alana doğru gidince gördük ki burası
aslında bir mezarlıkmış. J “Friedhof” da mezarlık demekmiş, aklınızda
olsun. Şehir merkezine geri döndüğümüzde de amaçsızca dolaşmaya devam
ettik. St. Peter Kilisesi’nin alımlı çatısına bir kez daha hayran kaldık, aşırı
şekerli birer dondurma yedik ve Ozi’ye minik plastik ördeklerden aldık.
Havaalanına giderken ufak bir
sıkıntı oldu. Havaalanının ters yönüne giden bir trene bindik. Bindikten
sonraki ilk durak Praterstern’di! Hemen indik trenden, doğru yöne giden trene
bindik ama bu bize neredeyse 45 dk kaybettirdi. Uçağı bile kaçırabilirdik ama
sonunda yetiştik ve evimize, Ozi’mize geri döndük!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder